17.03.2011

Nereden ve nasıl bakarız hayata sorusunu sorduğumuzda nerede olduğumuz mu önemlidir , yoksa gerçekten sorudaki niyet mi daha önem kazanır ? Niyet ne olursa olsun , hayata bakış yerimiz ve şeklimiz bizi aynı yerden hayata bakanlarla biraraya getirir (mi?)...
Gözlerimizin baktıkları ile gözlerimizden bakışlarını kaçıranlar aynı yerden geçerken , en uzak durumu kendilerinde var edebilme çabasına neden girerler ?
 Hiç bir şekilde  ve hiç olamayacak eksenlerde bakışıyor gözlerimiz kendi kör karanlıklarımıza.
 Sonra , ardı arkası gelmeyen yalan yanlış kendimizi kandırma sözcükleri döküyoruz ortalığa ve asla inanmadığımızı bile bile bu oyuna devam ediyoruz.
 Ne kadar da iyi ediyoruz aslında . Hiçbir kaygıyı gözetmeden insanları hayatlarımızın dışına itiveriyor ve yeri geldiğinde aynı sahtekar yüz ifadesini bile takınma gereği duymadan ve yine (inatla) aynı vurdumduymaz sözlerle kendi(azıcık) dertlerimize ortak etme çabalarına giriveriyoruz...Acınası hayatlar yaşayıp , komik bile olamayan küçücük yalan hikayeler örüyoruz kendi toz duman kaplı çevremizde . Acıklı hallere bakamayan , gülme durumlarını hiç kaçırmayan ve her daim beyaz renge koşan eli  çamurlu çocuklar gibiyiz ... Bizi kimsenin durduramayacağı görkemli ve muhteşem hayatımıza el , dil ve göz uzatan kim ve ne varsa düşmanımız (mı?) oluverirler bir anda ? Çok ama çok uzakta yaşıyor olmak mı bunları söylettiren ? Bilmem , belki .
Önemli midir bu sorular ? Sanmam ...
O kadar çok işi var insanların ve o kadar dertlerle  yoğrulmuş haldeler ki , kimsenin kimseyi arayacak , soracak  ve sıcak sesini iki satıra döküp uzaklara gönderecek hali , zamanı ve enerjisi yok belki .

Tüm bu soru zırvalamaları ve abuk fikir yürütmelerden sonra ,
sanıyorum
benim de ...

Gurgaon/Haryana , Hindistan

Hiç yorum yok: