Anadolu'da eski adettenmiş , erkek çocuk doğup da göbek kordonu düşünce onu alıp sokağa veya bahçeye gömmek.
Gerekcesi ; Erkek çocuktur kız gibi evde oturmasın-mış-, sokakta olsun-muş- , hanım evladı(!) olmasın-mış-.
Bu adet yukarıda sıralanan gerekçelerle , 958'in soğuk bir Şubat günündede bana da uygulanmış .
İşte sonuç ay gibi apaçık ortada .
Bunun içindir sevgili Annemin bana sürekli olarak ; "Allah sana iT AYAĞI vermiş" diye hayıflanıp durması .
Kendimi en rahat ve özgür hissettiğim yerde , sokaklarda adımlarım yol almaya başladığı andan itibaren artık oranın efendisi gibi hissederim kendimi .
Aynı zamanda her yeri ve her şeyi görme ve tabii fotograf çekebilme konusuna o kadar koşullanarak dolaşırımki , bu durumu bilen dostlarım , çevreye tamamem kapandığımı , kimseyi görmediğimi söylerler.
Bu hem doğru , hem yanlış.
Doğru ; çünkü bana görüntü için zaman kalmalı ve kaçırmamalıyım derdiyle burnumun dibinden geçen en yakınımı bile tanımam (!)
Yanlış ; etrafta olan biteni detayları ile anlatabilirim ve o görmem dediğim dostumun detaylarını da nedense sonradan anımsayarak kendisini şaşırtabilirim.
Son söyledigim çok ender olduğu icin ben bile pek inanmıyorum , sizin inanmanızı da hiç beklemiyorum .
Bunlari niye yazdım ?
Unuttum inanın .
Bu kadar uzun laf sonunda olacağı budur zaten .
Aslında çok basit söylemek istediğim .
Kendimi sokak köpeğinden pek farklı görmediğim için , bu ülkede-de- son derece rahat Fotograf çalısabiliyorum .
Sokağından keyif alamadığım (etraf tekinsiz bile olsa) , kültürünü kavrayamadığım , insanıyla omuz omuza aynı kaldırımda itiş kakış yürürken , bir yandan da çekim yapamadığım yerde yaşam şansımın olmadığını düşünürüm .
Yaşam şansını ben "Ekmek" olarak adlandırırım .
Fotograf "Ekmeğimdir" benim !
Eve Fotografsız döndüğüm zamanlarda , "Bugün Ekmek yok!" demem ondandır .
Sokak itlerine has iç güdülere sahip olduğuma inanırım nedense ve onların peşinden gitmekten çekinmem .
Elbette , kendimi tabiatin bu üstün donanıma sahip yaratıklarıyla bir tutmamdan dolayı başımı oldukca fazla derde soktuğum anlar da olmuyor değil !
Ama , ar damarı çatlaması bende çok erken yaşlarımda gerçekleşdiği için , bir şekilde belalardan sıyrılabiliyorum .
Belki bir gün gelecek ve sıyrılamayadabileceğim , kim bilir ?!
Bunlari yazdım , çünkü ben bunlarla varım ve bunlar olmazsa -benim- Fotografım olmaz .
Ortaya çıkan işler aceleyle ve hasbelkader , hiçbir hazırlık yapmadan , bir dolduruş ile Hindistan'a gelip çekilen işlere benzer .
Yanlış anlaşılmasın (yada anlaşılsın , farketmez) , turistik seyahat yapılıp da arada Fotograf çıkarılmasına bir itirazım yada küçümseme tavrım söz konusu değil .
Yeterki Fotograf çıksın !
Her neyse , bunlar benim düşüncelerim , bakışım ve anlatım biçimim.
İyisi , susup ait olduğum yere döneyim , çünkü hayat (benim için ) orada...
12.02.2009
Gurgaon / Haryana , Hindistan
Gerekcesi ; Erkek çocuktur kız gibi evde oturmasın-mış-, sokakta olsun-muş- , hanım evladı(!) olmasın-mış-.
Bu adet yukarıda sıralanan gerekçelerle , 958'in soğuk bir Şubat günündede bana da uygulanmış .
İşte sonuç ay gibi apaçık ortada .
Bunun içindir sevgili Annemin bana sürekli olarak ; "Allah sana iT AYAĞI vermiş" diye hayıflanıp durması .
Kendimi en rahat ve özgür hissettiğim yerde , sokaklarda adımlarım yol almaya başladığı andan itibaren artık oranın efendisi gibi hissederim kendimi .
Aynı zamanda her yeri ve her şeyi görme ve tabii fotograf çekebilme konusuna o kadar koşullanarak dolaşırımki , bu durumu bilen dostlarım , çevreye tamamem kapandığımı , kimseyi görmediğimi söylerler.
Bu hem doğru , hem yanlış.
Doğru ; çünkü bana görüntü için zaman kalmalı ve kaçırmamalıyım derdiyle burnumun dibinden geçen en yakınımı bile tanımam (!)
Yanlış ; etrafta olan biteni detayları ile anlatabilirim ve o görmem dediğim dostumun detaylarını da nedense sonradan anımsayarak kendisini şaşırtabilirim.
Son söyledigim çok ender olduğu icin ben bile pek inanmıyorum , sizin inanmanızı da hiç beklemiyorum .
Bunlari niye yazdım ?
Unuttum inanın .
Bu kadar uzun laf sonunda olacağı budur zaten .
Aslında çok basit söylemek istediğim .
Kendimi sokak köpeğinden pek farklı görmediğim için , bu ülkede-de- son derece rahat Fotograf çalısabiliyorum .
Sokağından keyif alamadığım (etraf tekinsiz bile olsa) , kültürünü kavrayamadığım , insanıyla omuz omuza aynı kaldırımda itiş kakış yürürken , bir yandan da çekim yapamadığım yerde yaşam şansımın olmadığını düşünürüm .
Yaşam şansını ben "Ekmek" olarak adlandırırım .
Fotograf "Ekmeğimdir" benim !
Eve Fotografsız döndüğüm zamanlarda , "Bugün Ekmek yok!" demem ondandır .
Sokak itlerine has iç güdülere sahip olduğuma inanırım nedense ve onların peşinden gitmekten çekinmem .
Elbette , kendimi tabiatin bu üstün donanıma sahip yaratıklarıyla bir tutmamdan dolayı başımı oldukca fazla derde soktuğum anlar da olmuyor değil !
Ama , ar damarı çatlaması bende çok erken yaşlarımda gerçekleşdiği için , bir şekilde belalardan sıyrılabiliyorum .
Belki bir gün gelecek ve sıyrılamayadabileceğim , kim bilir ?!
Bunlari yazdım , çünkü ben bunlarla varım ve bunlar olmazsa -benim- Fotografım olmaz .
Ortaya çıkan işler aceleyle ve hasbelkader , hiçbir hazırlık yapmadan , bir dolduruş ile Hindistan'a gelip çekilen işlere benzer .
Yanlış anlaşılmasın (yada anlaşılsın , farketmez) , turistik seyahat yapılıp da arada Fotograf çıkarılmasına bir itirazım yada küçümseme tavrım söz konusu değil .
Yeterki Fotograf çıksın !
Her neyse , bunlar benim düşüncelerim , bakışım ve anlatım biçimim.
İyisi , susup ait olduğum yere döneyim , çünkü hayat (benim için ) orada...
12.02.2009
Gurgaon / Haryana , Hindistan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder